Her insan, benliğini; deneyimleri, ruhsal fıtratı ve ebeveyn yetiştirme biçimlerinin harmanından oluşan gizemli bir bilinçle yoğurarak dünyadaki yolculuğunu tamamlar.
Hayatta kalmak için içgüdüsel olarak sergilenen 3F tepkisini herkes bilir:
Fight (Savaş), Flight (Kaç), Freeze (Don).
Zaman içinde bu modele bir yenisi eklendi: Fawn (Ceylan Yavrusu) yani aşırı uyumlanma. Böylece 4F tamamlandı.
Ancak bilim, kişisel deneyimlerimizin ve ruhsal varoluşumuzun yalnızca ölçülebilir kısmını kayda geçirir. Oysa gerçeklik; kadim, sonsuz ve her daim değişen bir bilinç akışıdır.
Bu yüzden 4F’in ötesine geçme zamanı geldi.
Bugün 5F’i konuşalım:
Fight, Flight, Freeze, Fawn ve Fantom (Phantom).
Peki kimdir bu fantom benlikler — hayaletleşen, silikleşen, görünmezleşen ruhlar?
Türk aile yapısı yıllarca “millet ne der” baskısıyla hem çok değerli hem de bedelli bir kültürel zihniyetin içinde çocuk yetiştirdi.
Saygılı olmak, sınır bilmek elbette önemlidir; fakat bu çizgileri koruma çabası kimi zaman çocukların benliklerini bastırıp üzerini çizdi.
İşte o üstü çizilen çocuklar fantom benliklere dönüştü:
Bedensel olarak burada olan, ama ruhsal varlığı hiçlik sınırında yaşamayı öğrenen hayalet çocuklar.
Neden hayalete dönüşürler?
Çünkü dışarıda onlar için bir alan yoktur.
Düşüncelerinin irade bulacağı bir güç çemberi açılmamıştır.
Her farklı düşünce bir sorun, her özgün adım bir tehdit olarak algılanır.
Aile, arkadaş çevresi, iş ortamı ve toplum; bireyi bastırarak uyumlu olmasını, düzeni bozmayan sessiz bir parça olmasını bekler.
Bu baskı, ruhu görünmezliğe mahkûm eder.
Peki birey neden bu silik rolü kabul eder?
Çünkü katı bir kalıp, yumuşak bir malzemeye kolayca şekil verir.
Bireyin özü bozulmaz; ama kendi yaratımı henüz filizlenmemiştir.
Kalıp sert, malzeme yumuşaktır; uyum kaçınılmazdır.
Fakat gün gelir…
O kalıp yavaş yavaş erir.
Ruh özgürleşir.
Benlik, yıllarca sıkıştığı formdan sıyrılır ve kendi eterik özgünlüğünü ortaya koymaya başlar.
Artık hayalet değil; nüfuz eden, dokunan, titreşim yayan bir bilinç hâline gelir.
Fantom benlik özgürleştiğinde ne olur?
Bir şarabın yıllanması gibi…
Ruh, sıkıştırıldığı o kalıpta mayalanır, fermente olur, özü arınır.
O baskı ortamı onu zayıflatmaz; aksine başka bir lezzete dönüştürür. Çünkü iki öz bilgi o kalıpta melezleşir, rafine olur.
Ve özgürleştiğinde, dünyaya bambaşka bir ruhsal mühürle dokunur.
Fantom benlikler; görünmezleştirilmiş çocukların yıllar sonra ortaya çıkan sihirli, nüfuz eden, yüksek titreşimli halleridir.
Bir zamanlar hayaletleşen sürgünden dönen o çocuklar; özgürleştiklerinde ruhsal olarak en çok ışık yayanlar onlar olur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hanife Koşar
Fantom Benlikler
Fantom Benlikler
Her insan, benliğini; deneyimleri, ruhsal fıtratı ve ebeveyn yetiştirme biçimlerinin harmanından oluşan gizemli bir bilinçle yoğurarak dünyadaki yolculuğunu tamamlar.
Hayatta kalmak için içgüdüsel olarak sergilenen 3F tepkisini herkes bilir:
Fight (Savaş), Flight (Kaç), Freeze (Don).
Zaman içinde bu modele bir yenisi eklendi: Fawn (Ceylan Yavrusu) yani aşırı uyumlanma. Böylece 4F tamamlandı.
Ancak bilim, kişisel deneyimlerimizin ve ruhsal varoluşumuzun yalnızca ölçülebilir kısmını kayda geçirir. Oysa gerçeklik; kadim, sonsuz ve her daim değişen bir bilinç akışıdır.
Bu yüzden 4F’in ötesine geçme zamanı geldi.
Bugün 5F’i konuşalım:
Fight, Flight, Freeze, Fawn ve Fantom (Phantom).
Peki kimdir bu fantom benlikler — hayaletleşen, silikleşen, görünmezleşen ruhlar?
Türk aile yapısı yıllarca “millet ne der” baskısıyla hem çok değerli hem de bedelli bir kültürel zihniyetin içinde çocuk yetiştirdi.
Saygılı olmak, sınır bilmek elbette önemlidir; fakat bu çizgileri koruma çabası kimi zaman çocukların benliklerini bastırıp üzerini çizdi.
İşte o üstü çizilen çocuklar fantom benliklere dönüştü:
Bedensel olarak burada olan, ama ruhsal varlığı hiçlik sınırında yaşamayı öğrenen hayalet çocuklar.
Neden hayalete dönüşürler?
Çünkü dışarıda onlar için bir alan yoktur.
Düşüncelerinin irade bulacağı bir güç çemberi açılmamıştır.
Çevreleri kaygılı, bilmiş, müdahaleci yetişkinlerle doludur.
Her farklı düşünce bir sorun, her özgün adım bir tehdit olarak algılanır.
Aile, arkadaş çevresi, iş ortamı ve toplum; bireyi bastırarak uyumlu olmasını, düzeni bozmayan sessiz bir parça olmasını bekler.
Bu baskı, ruhu görünmezliğe mahkûm eder.
Peki birey neden bu silik rolü kabul eder?
Çünkü katı bir kalıp, yumuşak bir malzemeye kolayca şekil verir.
Bireyin özü bozulmaz; ama kendi yaratımı henüz filizlenmemiştir.
Kalıp sert, malzeme yumuşaktır; uyum kaçınılmazdır.
Fakat gün gelir…
O kalıp yavaş yavaş erir.
Ruh özgürleşir.
Benlik, yıllarca sıkıştığı formdan sıyrılır ve kendi eterik özgünlüğünü ortaya koymaya başlar.
Artık hayalet değil; nüfuz eden, dokunan, titreşim yayan bir bilinç hâline gelir.
Fantom benlik özgürleştiğinde ne olur?
Bir şarabın yıllanması gibi…
Ruh, sıkıştırıldığı o kalıpta mayalanır, fermente olur, özü arınır.
O baskı ortamı onu zayıflatmaz; aksine başka bir lezzete dönüştürür. Çünkü iki öz bilgi o kalıpta melezleşir, rafine olur.
Ve özgürleştiğinde, dünyaya bambaşka bir ruhsal mühürle dokunur.
Fantom benlikler; görünmezleştirilmiş çocukların yıllar sonra ortaya çıkan sihirli, nüfuz eden, yüksek titreşimli halleridir.
Bir zamanlar hayaletleşen sürgünden dönen o çocuklar; özgürleştiklerinde ruhsal olarak en çok ışık yayanlar onlar olur.