Hemen hemen hepimizin bildiği rakamlardan birisi olan enflasyon oranı Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, ekim ayında aylık bazda yüzde 2.55 olurken, yıllık bazda yüzde %32,87 olarak gerçekleşti.
Bu oran, 2025 yılı Eylül ayı itibarıyla %33,29 ve Ağustos itibariyle de %32,95 idi. Görüldüğü kadarıyla süreç çok hassas bir noktaya geldi ve beklenildiği gibi sürekli düşüş trendinde ilerlemiyor.
Bu durum hazine yönetimini tedirgin etmiş olacak ki; Bakan Şimşek “Kalıcı fiyat istikrarı hedefimiz doğrultusunda politikalarımızı kararlılıkla uyguluyor, enflasyon üzerindeki arz yönlü baskıları azaltacak yapısal adımları atıyoruz” şeklinde bir açıklama yaptı.
Nihayetinde ekim ayı enflasyon oranı yüzde 2,55 olarak açıklanınca
2026 yılı için geçerli olacak Yeniden Değerleme Oranı (YDO) yüzde 25,49 olarak kesinleşti.
Bakalım vergi ve harçlarda güncellemeler nasıl olacak?
Hocaya sormuşlar. Hocam kaç yaşındasın?
-Kırk
Aradan 5 yıl geçmiş tekrar aynı soruyu sormuşlar. Hocam kaç yaşındasın?
-Kırk
Bunun üzerine komşusu hemen itiraz eder: "Nasıl olur Hocam, on yıl önce de aynı şeyi söylemiştiniz" deyince Hoca gülümser: "Bak komşum, sözünden dönmek bize yakışmaz. Sen bu soruyu on yıl sonra yine sor, göreceksin yine aynı cevabı vereceğim; ben sözümden dönmem" der.
Bakan Bey vergi ve harçları “%25,49 oranın altında güncelleyeceğiz” dediyse elbette öyle olacaktır.
Ancak, 06.09.2025 tarihli Resmî Gazete ‘de yer alan 10364 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile harçlar, ÖTV tatarları ve damga vergileri zaten yeniden düzenlenmiş ve değişiklikler 1 Ekim 2025 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmişti. Örneğin,
Yıllık gelir vergisi beyannamesi damga vergisi: 672,40 TL’den 1.000 TL’ye,
Yani ortalama %49 oranında bir artış zaten yapılmıştı. Diğer rakamları ilgili gündeki Resmî Gazete ’den inceleyebilirsiniz.
Bununla da kalmıyor. Bir önceki yazımızda belirttiğimiz ve halen mecliste genel kurula gelmeyi bekleyen bir tasarı daha var. Kanunlaşırsa birçok yeni harç ihdas edilmesi söz konusu olacak. Çalışmalar gösteriyor ki; 2026 daha kontrollü (“zor”) bir yıl olacak.
Hülasası “ben sözümden dönmem”.
Dirençli Enflasyon
Belli oldu ki enflasyonda artık dirençli safhaya gelindi. Bakan Beyin söylediği gibi yapısal adımların hızlandırılması gerekiyor. Aksi takdirde faizi dizginlemek de mümkün görünmüyor. Mevduat faizlerinin nazlanarak aşağı gelmesi de buna gösteriyor. Yani sadece politika faizinin düşürülmesi ekonomiye nefes aldırmayacak. Hayatın her alanında yapısal reformların mümkün olan en kısa sürede yapılması gerekiyor. Kamudaki tasarruf önlemlerinin artık dikkate alınması, kayıp kaçağın önlenmesi ve emisyon hacminin kontrolü gibi olmazsa olmazlar da var.
Beş yüz bin konut üretip dar gelirli ailelerin güvenini yükseltmek, hem de bu sayede ekonomik aktivitenin canlandırılmasına katkı verilmesi projesinin de artık beklenen geri dönüşleri sağlayacağı kanaatinde değilim.
Yapının Hızla Değiştirilmesi Lazım
Birkaç istatistiki bilgi paylaşmak istiyorum.
1)2024 yılı vergi gelirlerinin illere göre dağılımı şu şekilde;
İstanbul: 3,57 trilyon lira ile vergi gelirlerinin %48,8'ini karşıladı.
Ankara: 1,35 trilyon lira.
İzmir: 99,17 milyar lira.
Kocaeli: 1,56 trilyon lira.
Diğer iller: Türkiye geneli toplamının %55,07'sini oluşturdu.
Kişi başına düşen vergi sıralamasında ise birinci sırada 358 bin lira ile Kocaeli yer alıyor. İstanbul 227 bin lira ile ikinci, İzmir ise 152 bin lira ile üçüncü sırada.
2)Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün yayımladığı 2024 Adli İstatistik Raporu'na göre 2024 yılı itibarıyla bazı illerdeki dava sayıları;
İstanbul: Toplam 601.226 dosya.
Ankara: Toplam 139.620 dosya.
İzmir: Toplam 43.491 dosya.
Bursa: Toplam 30.229 dosya.
Gaziantep: Toplam 74.363 dosya.
Adana: Toplam 30.256 dosya.
2024 yılında Türkiye genelinde toplam 468 bin 89 dosya yargıya taşınmış, 352 bin 952 dosya karara bağlanmış ve 11 bin 137 dosya gelecek yıla devredilmiş.
3)Türkiye’nin en borçlu şehirleri listesinde, İstanbul’un 10,1 milyar TL’lik borç miktarı ile başı çektiği görülüyor.
İstanbul’un ardından gelen şehirler ise şu şekilde sıralanıyor.
-İzmir – 3,2 milyar TL
-Ankara – 3,1 milyar TL
-Bursa – 1,7 milyar TL
-Antalya – 1,7 milyar TL
-Adana – 1,7 milyar TL
-Kocaeli – 1,2 milyar TL
Diğer taraftan, Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası’nın (TÜGİS) raporuna göre Türkiye’deki gıda tüketimi ile ilgili bazı veriler şu şekilde.
Türkiye'de kişi başına 103 kg yiyecek çöpe atılmaktadır. Türkiye, her gün yaklaşık 12 milyon ekmek çöpe atarak dünyada ekmek israfında üçüncü sırada yer almaktadır. Yıllık tahmini gıda israfının maliyeti ise 214 milyar lira.
Mustafa Kutlu Üstada Selam Olsun
Yukarıdaki rakamlardan anlaşıldığına göre ülkede ciddi bir israf sorunu var. Ayrıca ülkeyi ayakta tuttuğu düşünülen büyük iller aynı zamanda ülkenin atardamarlarını tıkayan bir hal almış durumda. Adalet sisteminden sağlık sistemine ve eğitime kadar mükemmel yürümesi gereken konular bu illerde birer eziyet haline gelmiş vaziyette. Birçok zorluğa katlanarak bu illerde yaşayanlar ülkenin en borçluları.
Mustafa Kutlu yıllardır bir ekonomik sistemden bahseder, “Kanaat Ekonomisi”. Kanaat ekonomisi aslında birkaç paragrafta bile anlatılabilen bu çarpık yapıya karşı bir manifestodur. Kanaat ekonomisinde çalışanlar emeğinin karşılığının alır, ufak da olsa bahçesinde üretim yapar, gereğinden fazla borçlu olmaz, mutlu olur. Bu sayede ülkede sermaye birikir, bu sermaye yeni üretimlere can verir.
Dünya siyaseti ve ekonomisindeki dengesizlikler, iklim stresi, içilebilir suların azalması, nüfus yoğunlaşması gibi büyük handikaplar acilen kanaat ekonomisine geçilmesinin gerekliliğini bir kez daha bizlere anlatmaktadır. Bu nedenle halkımızın üst üste yığıldığı apartmanlardan üretime katkı vereceği yeni yerlere gitmelerinin en üst seviyede özendirilmesi gerekmektedir. Gençlerimizin oldukça büyük bir bölümü ne eğitimde ne iş hayatındadır. Annelerinin dizi dibinde oturarak bilgisayar oyunu oynayan hayatından bezmiş gençlerin kazanılması geleceğimizin teminatı olacaktır.
Bu gençlere ekmek kapısı olacak yatırımların neden sadece büyük şehirlerde yapıldığı ve çarpık yapının neden kırılamadığı bir sonraki yazının konusu olacak...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Tarık Birtane
KANAAT EKONOMİSİ
Hemen hemen hepimizin bildiği rakamlardan birisi olan enflasyon oranı Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, ekim ayında aylık bazda yüzde 2.55 olurken, yıllık bazda yüzde %32,87 olarak gerçekleşti.
Bu oran, 2025 yılı Eylül ayı itibarıyla %33,29 ve Ağustos itibariyle de %32,95 idi. Görüldüğü kadarıyla süreç çok hassas bir noktaya geldi ve beklenildiği gibi sürekli düşüş trendinde ilerlemiyor.
Bu durum hazine yönetimini tedirgin etmiş olacak ki; Bakan Şimşek “Kalıcı fiyat istikrarı hedefimiz doğrultusunda politikalarımızı kararlılıkla uyguluyor, enflasyon üzerindeki arz yönlü baskıları azaltacak yapısal adımları atıyoruz” şeklinde bir açıklama yaptı.
Nihayetinde ekim ayı enflasyon oranı yüzde 2,55 olarak açıklanınca
2026 yılı için geçerli olacak Yeniden Değerleme Oranı (YDO) yüzde 25,49 olarak kesinleşti.
Bakalım vergi ve harçlarda güncellemeler nasıl olacak?
Hocaya sormuşlar. Hocam kaç yaşındasın?
-Kırk
Aradan 5 yıl geçmiş tekrar aynı soruyu sormuşlar. Hocam kaç yaşındasın?
-Kırk
Bunun üzerine komşusu hemen itiraz eder: "Nasıl olur Hocam, on yıl önce de aynı şeyi söylemiştiniz" deyince Hoca gülümser: "Bak komşum, sözünden dönmek bize yakışmaz. Sen bu soruyu on yıl sonra yine sor, göreceksin yine aynı cevabı vereceğim; ben sözümden dönmem" der.
Bakan Bey vergi ve harçları “%25,49 oranın altında güncelleyeceğiz” dediyse elbette öyle olacaktır.
Ancak, 06.09.2025 tarihli Resmî Gazete ‘de yer alan 10364 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile harçlar, ÖTV tatarları ve damga vergileri zaten yeniden düzenlenmiş ve değişiklikler 1 Ekim 2025 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmişti. Örneğin,
Yani ortalama %49 oranında bir artış zaten yapılmıştı. Diğer rakamları ilgili gündeki Resmî Gazete ’den inceleyebilirsiniz.
Bununla da kalmıyor. Bir önceki yazımızda belirttiğimiz ve halen mecliste genel kurula gelmeyi bekleyen bir tasarı daha var. Kanunlaşırsa birçok yeni harç ihdas edilmesi söz konusu olacak. Çalışmalar gösteriyor ki; 2026 daha kontrollü (“zor”) bir yıl olacak.
Hülasası “ben sözümden dönmem”.
Dirençli Enflasyon
Belli oldu ki enflasyonda artık dirençli safhaya gelindi. Bakan Beyin söylediği gibi yapısal adımların hızlandırılması gerekiyor. Aksi takdirde faizi dizginlemek de mümkün görünmüyor. Mevduat faizlerinin nazlanarak aşağı gelmesi de buna gösteriyor. Yani sadece politika faizinin düşürülmesi ekonomiye nefes aldırmayacak. Hayatın her alanında yapısal reformların mümkün olan en kısa sürede yapılması gerekiyor. Kamudaki tasarruf önlemlerinin artık dikkate alınması, kayıp kaçağın önlenmesi ve emisyon hacminin kontrolü gibi olmazsa olmazlar da var.
Beş yüz bin konut üretip dar gelirli ailelerin güvenini yükseltmek, hem de bu sayede ekonomik aktivitenin canlandırılmasına katkı verilmesi projesinin de artık beklenen geri dönüşleri sağlayacağı kanaatinde değilim.
Yapının Hızla Değiştirilmesi Lazım
Birkaç istatistiki bilgi paylaşmak istiyorum.
1) 2024 yılı vergi gelirlerinin illere göre dağılımı şu şekilde;
Kişi başına düşen vergi sıralamasında ise birinci sırada 358 bin lira ile Kocaeli yer alıyor. İstanbul 227 bin lira ile ikinci, İzmir ise 152 bin lira ile üçüncü sırada.
2) Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün yayımladığı 2024 Adli İstatistik Raporu'na göre 2024 yılı itibarıyla bazı illerdeki dava sayıları;
2024 yılında Türkiye genelinde toplam 468 bin 89 dosya yargıya taşınmış, 352 bin 952 dosya karara bağlanmış ve 11 bin 137 dosya gelecek yıla devredilmiş.
3) Türkiye’nin en borçlu şehirleri listesinde, İstanbul’un 10,1 milyar TL’lik borç miktarı ile başı çektiği görülüyor.
İstanbul’un ardından gelen şehirler ise şu şekilde sıralanıyor.
- İzmir – 3,2 milyar TL
- Ankara – 3,1 milyar TL
- Bursa – 1,7 milyar TL
- Antalya – 1,7 milyar TL
- Adana – 1,7 milyar TL
- Kocaeli – 1,2 milyar TL
Diğer taraftan, Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası’nın (TÜGİS) raporuna göre Türkiye’deki gıda tüketimi ile ilgili bazı veriler şu şekilde.
Türkiye'de kişi başına 103 kg yiyecek çöpe atılmaktadır. Türkiye, her gün yaklaşık 12 milyon ekmek çöpe atarak dünyada ekmek israfında üçüncü sırada yer almaktadır. Yıllık tahmini gıda israfının maliyeti ise 214 milyar lira.
Mustafa Kutlu Üstada Selam Olsun
Yukarıdaki rakamlardan anlaşıldığına göre ülkede ciddi bir israf sorunu var. Ayrıca ülkeyi ayakta tuttuğu düşünülen büyük iller aynı zamanda ülkenin atardamarlarını tıkayan bir hal almış durumda. Adalet sisteminden sağlık sistemine ve eğitime kadar mükemmel yürümesi gereken konular bu illerde birer eziyet haline gelmiş vaziyette. Birçok zorluğa katlanarak bu illerde yaşayanlar ülkenin en borçluları.
Mustafa Kutlu yıllardır bir ekonomik sistemden bahseder, “Kanaat Ekonomisi”. Kanaat ekonomisi aslında birkaç paragrafta bile anlatılabilen bu çarpık yapıya karşı bir manifestodur. Kanaat ekonomisinde çalışanlar emeğinin karşılığının alır, ufak da olsa bahçesinde üretim yapar, gereğinden fazla borçlu olmaz, mutlu olur. Bu sayede ülkede sermaye birikir, bu sermaye yeni üretimlere can verir.
Dünya siyaseti ve ekonomisindeki dengesizlikler, iklim stresi, içilebilir suların azalması, nüfus yoğunlaşması gibi büyük handikaplar acilen kanaat ekonomisine geçilmesinin gerekliliğini bir kez daha bizlere anlatmaktadır. Bu nedenle halkımızın üst üste yığıldığı apartmanlardan üretime katkı vereceği yeni yerlere gitmelerinin en üst seviyede özendirilmesi gerekmektedir. Gençlerimizin oldukça büyük bir bölümü ne eğitimde ne iş hayatındadır. Annelerinin dizi dibinde oturarak bilgisayar oyunu oynayan hayatından bezmiş gençlerin kazanılması geleceğimizin teminatı olacaktır.
Bu gençlere ekmek kapısı olacak yatırımların neden sadece büyük şehirlerde yapıldığı ve çarpık yapının neden kırılamadığı bir sonraki yazının konusu olacak...